Tükendi
Gelince Haber VerYaklaşan Ölüm ve Sonsuz Hayat
Gökleri, yerleri, aralarında bulunanları ve tüm âlemi yoktan var eden, bizlere iman nimetini bahşedip Cennet'i vadeden yüce yaratıcımıza sonsuz hamd-ü senalar olsun. Allah Teâlâ'nın âlemlere rahmet olarak gönderdiği, her ânında biz ümmetini düşünen, kendisini taşlayanları bile, 'Allah'ım! Kavmimi bağışla. Onlar gerçeğin ne olduğunu bilmiyorlar' diyerek, affedip büyüklüğünü izhâr eden Resulullah (s.a.v.) ve Ona tâbi olanlara salât ve selamlar olsun.
Zaman; her insan için değeri inkâr edilemez bir sermayedir. Kimi bu değerli sermayeyi geçim temini için çalışarak; kimi de eğitim-öğretim için kitaplarla meşgul olarak tüketmektedir. Kısaca tüm canlılar bir şeylerle meşgul iken, zaman, ilâhî bir emirle, arkasına bakmadan bir sona doğru yol almaktadır, limandan engin denize yol alan bir gemi misali...
Alemlerin Rabbinin yeryüzündeki halifeleri konumunda olan biz insanlara düşen yegâne vazife; akıl ve kalplerimizi meşgul eden beşeri ihtiyaçlarımızdan zaman ayırıp, bir gün mutlaka karşılaşacağımız ölüm ve sonrasını tefekkür etmektir.
Lokmaların sayıldığı, kelimelerin yazıldığı, iyilik ve kötülük adına yapılan her iş ve atılan tüm adımların kaydedildiği şu fâni dünyanın süfli emelleri, bizi gerçeğe götüren gerçeği tefekkürden engellememelidir. İçinde bulunan her bir kelimeden bereket alma ümidiyle abdestli olarak tercüme ve tashih ettiğimiz bu eser, ölüm ve ötesindeki hayatı detayları ile kavrayabilmek için, kaleminin mürekkebini,
sesinin sedasını 11. asırdan 21. yüzyıla ulaştıran, İslamiyet'in büyük imamlarından, sözü delil kabul edildiği için 'Hüccetü'l- İslâm' unvanını hak ederek alan İmam Gazâlî'den sizlere bir hediyedir. "Hediyeler, hediye edene göre değerlidir." Muvaffakiyet, Allahü Teâla'nın kudret elindedir. Mart 1924 günü Meclis, siyasi bir kurum olduğu gerekçesiyle Hilafet'i ilga ederken bir karar daha aldı: Osmanlı Ailesi'nin kadın erkek bütün fertlerinin Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde oturmaları sonsuza dek yasaklandı, aile mensupları Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
Osmanlılar pasaportsuz ve yurtsuz kalmışlardı. Acılı bir yolculuk başlıyordu. İki hafta sonra Türkiye'de, 144 kişilik Osmanlı Hanedanı'ndan hiç kimse kalmamıştı. Sürgünde yokluk, özlem ve acı dolu günler yaşadılar ama dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar ülkeleri aleyhine bir tek söz söylemediler, Cumhuriyet aleyhinde hiçbir eyleme katılmadılar. İçlerinde daima bir gün geri dönme ümidi, başuçlarında bir avuç vatan toprağı vardı.
“Osmanoğlu'nun Sürgünü” belgeseliyle Osmanlı Hanedan Vakfı tarafından onursal üyeliğe kabul edilen Kerime Senyücel, yaşayan Son Osmanlıların, sürgüne bizzat tanık olmuş hanedan üyelerinin anlattıklarını birinci ağızdan kaleme aldı. Osmanlı Hanedanı'nın sürgün günlerini yaşayan son mensupları ve onlarla yapılan son röportajlar... Sultan II. Abdülhamid'in torunu Ertuğrul Osman Osmanoğlu; Sultan II. Abdühamid'in kızı Ayşe Osmanoğlu'nun oğlu Osman Nami Osmanoğlu; Sultan I. Abdülmecid'in kızı Mediha Sultan'ın torunu, Damat Ferit Paşa'nın üvey torunu Fethi Sami Baltalimalı ve diğerleri...
600 yıllık imparatorluğun varisleri, hanedanın sürgünde yaşadıkları, bilinmeyen yıllar...