Tükendi
Gelince Haber Ver
“el-Munebbihât ale’l-İsti’dâd li yevmi’l-Mî’âd li’n-Nushi ve’l-Vedâd” ismiyle bilinen bu eser asırlarca medresede okutulan kitaplar arasında yer almış bir ahlak kitabıdır. Dokuz bölüm halinde bazı hadisler, özlü sözler ve kelâm-ı kibardan müteşekkil olup, hıfz kültürünün yaygın olduğu medreselerde ezberlemeyi kolaylaştırmak için ikili (sunâî), üçlü (sülâsî), dörtlü (rubâî) ve sırasıyla ona (uşârî) kadar devam eden söz kalıplarıyla yazıya dönüşmüştür.
Senet zincirlerinin verilmediği bu kitapta iki yüzden fazla öğüt yer almakta ve okuyucuyu ahiret âlemine yönelik teyakkuza sevk etmekte. Okunduğunda görüleceği üzere, her biri uzun bahisleri kapsayacak özlü sözler insanın kalbinde derin bir tesir ve heyecan uyandırmakta. İnsanın özüne dönmesine vesile olacak hakikatleri adeta kalpten kalbe nakşetmekte.
Bu metne önem kazandıran bir özellik de muhtevası yönüyle medrese ve tekke arasında kurmuş olduğu sağlam bağdır. Bu yönüyle “zühd asrının” önde gelen tasavvuf ricaline ait pek çok veciz söz medresede tedrisat gören talebenin dolaylı bir şekilde tasavvuf dünyasından beslendiğini gözler önüne serer. Medrese ve tekke arasındaki ilişkiler göz önünde tutulduğunda bu kitabın kalp hayatına yönelik uyarıcı hususiyeti âlim ve ârif arasındaki yakınlığı elbette ziyadeleştirmiştir. Münebbihât adlı eserin tasavvuf klasikleri arasında neşredilmesi işte bu açıdan gayet mühimdir. Kâmil Özay bu Arapça eseri tercüme etmek suretiyle irfan hayatımıza takdim etmekte.